20 Ağustos 2020 Perşembe

Ahlat Ağacı


Ahlat Ağacı (2018)
Yönetmen: Nuri Bilge Ceylan
Senaryo: Ebru Ceylan, N. Bilge Ceylan, Akın Aksu
Oyuncular: Aydın Doğu Demirkol, Murat Cemcir, Bennu Yıldırımlar
Süre: 188 dk.

İmdb 8.1 / Rotten Tomatoes 94% / 82%

99 yılının bir kış günü "Mayıs Sıkıntısı" filmiyle tanımıştım Nuri Bilge Ceylan'ı. Filmi izlemeye gelen insan sayısı bir elin parmaklarını geçmiyordu. Film bittiğinde ise bir tek ben kalmıştım salonda. Sanırım film arasında, salonda bulunan 3-4 kişi de ayrılmıştı.
Enteresandır, film bittiğinde şu an bile tarif etmekte zorlandığım ilginç bir hafifleme vardı üzerimde. 
Daha sonra "Uzak" (2002) ile çıktı karşımıza  N.B. Ceylan.
Kendisinden bir haber olan bir çok kimse "Uzak" ile duymuştu ismini. Kolay mı "Cannes Film Festivali"nde “Büyük Jüri Ödülü” almış bir filmdi. Doğal olarak medya bir anda konuya ilgi gösterdi ve N. B. Ceylan ismi bir anda tanınır oldu. 
Tabi bunun gazıyla filmi izleyenler ise büyük bir şok yaşıyordu! Ortalık sıkıntıdan filmin sonunu getiremeyenlerin şikayetleri ve bitirip harcadığı vakte küfredenlerin sesiyle doldu ve Nuri Bilge Ceylan için önyargı duvarları örüldü.
Sonrasında Ceylan'dan sırasıyla “İklimler” ve “Üç Maymun” (2008) filmleri geldi. Özellikle “Üç Maymun” ile yakalanan başarı azımsanacak cinsten değildi. “Cannes”da en iyi yönetmen ödülü artık Ceylan'ındı. Sean Penn’in kendisini sahneye davet edişi ve ödül aldığı sırada yaptığı konuşması ile tekrar evlerimize misafir oldu ana haberlerde. Ne demişti; “ Bu ödülü, benim yalnız ve güzel ülkeme adıyorum”
Daha sonra ardı ardına iki muhteşem film geldi; 
“Bir zamanlar Anadolu’da” (2011 - Cannes Büyük Jüri Ödülü) 
“Kış Uykusu” (2014 - Cannes Altın Palmiye)

İlk zaman filmlerine göre gözle görülür bir değişiklik vardı artık. Fotografik sahneler ve uzun sessizliklere artık oyuncuların diyalogları ağırlığını koyuyordu. Evet hareketli sahneler, gerçek üstü kurgular yine yoktu. Ama tam da hayatın içinden, hepimizi sarmalayan kaygılar, diyaloglarla harmanlanmıştı.


Ve derken “ Ahlat Ağacı” (2018) geldi. 

Karşılaşsak şaşırmayacağımız olay ve diyalogların, merak içinde nereye doğru gittiğini gözlemlediğimiz hatta deneyimlediğimiz Ceylan'ın son filmi. Baba - oğul ilişkisi üzerinden sunulan bir Türkiye panoraması.

Değer yargılarının, insanın kendisi özne olduğunda ne kadar da değişken olabildiği ve bunun nasıl meşrulaştırıldığı, kültürel doğallığımız üzerinden "Varoluşçu" bir söylemle önümüze seriliyor. Aynı zamanda, ahlak, özgürlük, toplum, kültür, düzen, mutluluk, seçim, gibi birçok kavram ve insanın yüzleşmesi gereken ama yüzleşmekten kaçındığı konular, sorgulanmak için izleyiciyi bekliyor. 
“Seni de, kendimi de hatta bazı açılardan dedemi de bu ahlata benzettiğim oluyor bazen. Ne bileyim uyumsuz, yalnız, şekilsiz…’’


“Ne bileyim sevmiyorum buraları, dar kafalı, hoşgörüsüz, bezelye taneleri gibi birbirine benzeyen bir sürü insan.”
NOT:  Cannes Festival yönetimi N. B. Ceylan'dan filmi festival için kısaltmasını istemiş ancak yönetmenden olumsuz yanıt almıştı. Cannes'daki filmin galasında ise yönetmen ve ekip izleyiciler tarafından uzun dakikalar boyunca ayakta alkışlanmış ancak festivalden ödülle ayrılamamıştı!




Hiç yorum yok: